TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
ODAMIZ BAŞKANI İSMET CENGİZ'İN ÖĞRENCİ KURULTAYI'NA YAPMIŞ OLDUĞU AÇILIŞ KONUŞMASI

Birliğimizin sayın başkanı, TMMOB ye bağlı odalarımızın değerli yöneticileri, sayın konuklarımız  sevgili öğrencilerimiz değerli basın mensupları TMMOB Jeoloji Mühendisleri  Odası tarafından düzenlenen “1. Jeoloji Mühendisliği Öğrenci Kurultayı”na hoş geldiniz. Hepinizi  şahsım ve oda yönetim kurulumuz adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Niğde’den, Aksaray’dan İstanbul’dan Adana’dan Mersin’den Sivas’tan Van’dan İzmir’den Kocaeli’nden Balıkesir’den Çanakkale’den, Elazığ’dan, Denizli’den, Antalya’dan, Trabzondan, Gümüşhaneden, ve Ankara’dan kurultaya katılarak, odaya mesleğe ülkeye kısaca bilcümle hayat sahip çıkıyoruz diyenler, Jeoloji mühendisliği öğrencilerinin sorunları ülkenin ve toplumun sorunlarından ayrı tutulamaz diyenler, üniversiteler bizimdir diyenler, “YÖK’e hayır” diyenler, “Üniversiteler ticarethane değildir” diyenler, “özerk ve demokratik üniversite” talebini dile getirenler, “parasız eşit bilimsel eğitim” ülküsünden  den vazgeçmeyenler, işsizliğe mezun olmayı kabullenmeyenler, ve” işsizlik kader değildir” diyenler  hoş geldiniz . Bu coşkunuzla bizi mutlandırdınız,  odamızın,  bugüne ve yarına sahip çıktığınızı muştuladınız, sizinle gururlandık sizinle onurlandık.

 

Sevgili öğrenciler, sizin bu coşkunuzu  8 ekimde Ankara’da  TMMOB  gerçekleştirdiği “Demokratik Türkiye İnsanca Yaşam” mitinginde gözlemiştik, o mitingde dere oldunuz ırmak oldunuz aktınız , 28 ekimde  Mersinde yerel öğrenci kurultayımızda aynı coşkunun izini sürdük,ve siz  Sel oldunuz çağladınız.. ve şimdi bu salonda  gördük ki dere olmak sel olmak ırmak olmak yetmemiş size DENİZ OLUNMUŞ BURADA.....zaten şair de dememişmiydi” deniz olunmalı …“ diye….Deniz olanlar hoş geldiniz..

 

Değerli konuklar sevgili meslektaşlar,

 

Bugün 30 yıllık bir tarihi olan Jeoloji Mühendisleri Odasının kolektif bir akılla kolektif irade ve bir çalışma anlayışıyla yarattığı önemli günlerden bir tanesini  yaşıyoruz. Ellerimiz ellerinize değiyor, öğrencilerimiz odasıyla, odamız öğrencileriyle buluşuyor. Bu buluşmayı sağlayan  örgüt hafızasına kayıtlayan bu coşkulu ortamın  hazırlanmasında emeği geçen, şube temsilciliklerimizde de çalışmalara katılan örgüt birimlerimizin değerli yöneticilerine,  odamız öğrenci komisyonu JEOGENÇ te görev alan sevgili öğrencilerimize, kurultay düzenleme ve yürütme kurulunda görev alarak bu etkinliğin başarıya ulaşması için emeklerini birikimlerini ve deneyimlerini ve zamanlarını esirgemeyen değerli arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum ellerinize sağlık, yüreğinize sağlık  diyorum. Bu bağlamda, Odamızın 20 . dönem yönetim kurulu olarak çalışma programımızda da belirttiğimiz en önemli projemizin yani JEOGENÇ kurultayının hayata geçmesinden son derece mutlu olduğumu bildirmek isterim.

Sevgili arkadaşlar, bu kurultayı düzenlemedeki amacımız, odamızın  gelecekteki deneyimli ve özverili kadroların oluşturulmasına, onların mesleğe hazırlanmasına, bilgi birikimlerinin hızlı biçimde geliştirilmesine, gereken hizmet içi eğitim olanaklarının artırılmasına, mühendislik eğitiminin  üniversitelerin, ülkemizin yaşadığı sorunları tartışmak ve bu sorunların çözümü için politikalar üretmek ve kamuoyu yaratmaktır.

 

Sevgili öğrenciler, 

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası çalışmalarının temelini  Mesleki ve toplumsal alanın sentezlenerek ülke, toplum ve meslek çıkarlarını bütünleştiren bir anlayış oluşturur. Bu anlayış, halktan yanadır. Emekten yanadır. Barıştan yanadır. Demokratikleşmeden yanadır. Yurtsever ve antiemperyalisttir. Meslek ve meslektaş sorunlarının ülke ve toplum sorunlarından ayrılmayacağını bilir.

                                                

Bu genel ilkeler çerçevesinde odamız, savaşın zulmün, ekolojik yıkımın, açlığın, gözyaşının, göçlerin jenosidlerin yani kısaca barbarlığın alabildiğine yol aldığı bir dünyada meslek alanımızdan BAŞKA BİR DÜNYANIN MÜMKÜN olabileceğini göstermeye çalışıyor. Yani savaşların, sınıf farklarının, sömürünün olmadığı, emeğin, barışın, demokrasinin, insan haklarının egemen olduğu bir başka dünyanın olduğunu biliyoruz.

 

Sevgili Öğrenciler,

 

Bugün dünyanın beşeri ve doğal kaynakları büyük tehlike altında. Emperyalistler bir yandan savaşlar ve işgallerle sömürü sistemlerini devam ettiriyor, bir yandan da daha fazla kirletiyorlar. Birleşmiş Milletler öncülüğünde hazırlanan ‘iklim raporu‘, üzerinde yaşadığımız gezegenin ne denli tehlike altında olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koydu. ABD, Iraktan sonra İran ve Suriye için düğmeye basmış bulunuyor. Küresel ısınmanın nedenlerini ortadan kaldırmayı hedefleyen ‘‘Kyoto Sözleşmesi‘‘ne bir türlü imza atmıyor... ABD bir yandan savaş ve işgallerde kullandığı bombalarla atmosferi kirletirken, bir yandan da tüm canlıların yıkımına yol açacak savaşları devam ettiriyor. Amaç daha fazla sömürü, daha fazla üretim, daha fazla tüketim ve daha fazla kar. Bu döngü içinde en büyük yıkımı ise İNSAN ve DOĞA alıyor.. Kapitalizm insanlığı ve doğayı tüketmeye devam ediyor. Bu yıkımların sonuçlarını  UNICEF‘  raporlarında görebiliriz. Buna göre, dünyada her gün 30 bin çocuk ölüyor BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), dünyadaki açlık tehlikesinin ürkütücü boyutlarını gözler önüne seriyor. 200 milyonu beş yaşın altındaki çocuklar olmak üzere 1milyar  insan açlık çekmekte, 2 milyar insan ise yetersiz besleniyor Dünyada her çocuk için sadece 5 dolar harcansa 14 milyon çocuk  bulaşıcı hastalıklardan yaşamını yitirmekten kurtulacak, Dünya nüfusunun yüzde 24‘ü günde 1 dolarla yaşamını sürdürmekte, her yıl 20 milyon insan açlıktan ölmektedir. Afrika‘daki 48 ülkenin toplam gelirinin, Belçika‘nınki civarında olduğu, bilinmekte.

 

Sevgili öğrenciler, Böyle  bir Dünyada açlığı ve temel sağlık sorunlarını asgari düzeyde çözmek için gereken para 13 milyar dolar iken örnek olsun  Kozmetiğe milyonlarca dolar akıyor.Alabildiğine silahlanma yarışı yapılıyor. Ülkemiz bütçesinde de bu açıkça görülüyor. Bütçemizin  yaklaşık % 20 si silahlanma harcamalarına gidiyor. Bu da ülkemizde daha fazla işsizlik ve yoksulluk demek oluyor. Emeğiyle geçinenler açlık ve yoksulluk sırında yaşıyorlar.Sefalet ücretlerine yönelik bir iyileştirme ise hiç düşünülmüyor. Temel Kamu hizmetleri yani eğitim ve sağlık hizmetlerini paralı hale getirmenin adı, “sağlıkta dönüşüm” oluyor. SSK’lar kapatılıyor, insanlar hastane ve eczane kuyruklarında ölüme terk ediliyor. Meslek alanlarımızın üretildiği ve temsil edildiği ERDEMİR, TÜPRAŞ ve Seydişehir alimünyum tesisleri yok pahasına satılıyor. Yer altı ve yerüstü kaynaklarımız çok uluslu şirketlerin istekleri doğrultusunda yasal düzenlemelerle sermayeye devrediliyor.

Değerli Öğrenciler,

Jeoloji mühendisliği öğrencileri olarak yaşadığınız  sorunlar  böyle bir ülkede ve dünyada yaşadığımız genel sorunlardan elbette bağımsız değildir.

Teknolojik gelişimin iş süreçleri ve işgücü üzerinde bir çok yönden etkileri söz konusudur. Bu etkilerden birisi de işgücünün niteliği üzerinedir. Bazı işler için yeni nitelikli işgücüne talep artarken birçok işgücü türünün niteliksizleşmesine yol açmaktadır. Bunun sonucu olarak piyasa ilişkisi içerisinde istihdam olanağı işgücünün sürekli niteliğinin yükseltilmesi koşullarına bağlı olarak şekillenmektedir.Bu durum işgücü arasındaki rekabetin giderek artan oranda nitelikli işgücü rekabetine dönüşmesine neden olmaktadır.Mühendislik alanında da daha iyi eğitim, özel bilgi ve beceri, farklı dilleri kullanabilme, bilgisayarın yaygın kullanımı vb konularda  donanımlı olma düzeyi rekabet edebilme kapasitesini artırmaktadır. Ancak ister nitelikli , ister niteliksiz iş gücü olsun teknolojik gelişmenin istihdamı daraltıcı etkisiyle toplam işgücü içinde açığa çıkan işgücü sayısı giderek artmaktadır. Piyasanın anarşik yapısına teslim edilmiş niteliksiz, nitelikli iş gücü  için işsizlik olgusu günümüzün en önemli sorunlarından birisidir. Bu günlerde Fransa’da başlayan ardından Portekiz Belçika Almanya’ya sıçrayan görünürde göçmen vatandaş sorunu gibi görünen olayların arkasında ekonomik yapıdan dışlanmışlık işsizlik olduğu görülmektedir.

Bilgi ve teknolojik alanda ki birikim ve gelişme klasik mühendislik disiplinleri yerine yeni mühendislik alanları yaratmakta , mühendislik alanları narasındaki sınırların daralması iç içe geçmesi sağlanmaktadır. Üniversitede mühendislik alanlarındaki eğitimin bu koşullara uyum sağlayabilecek zenginlik ve nitelikte olması zorunluluktur.

Ülkemiz açısından üniversitelerimize baktığımızda; YÖK tarafından üniversitelerimize dayatılan sistem zaman içerisinde ülkemizde kalkınmanın ve ülke kaynaklarından faydalanmanın heterojenliği nedeniyle üniversiteler arasında büyük uçurumların doğmasına neden olmuştur. 30 ayrı “Jeoloji Mühendisliği” eğitim programları ile her yıl  ikinci öğretim de dahil olmak üzere 1400 civarında  öğrenci alınmaktadır. Şu anda 30 a yakın jeoloji mühendisliği öğrencileri değişik üniversitelerin Jeoloji Mühendisliği bölümlerinde, programlarının, eğitim olanaklarının, öğretim elemanı sayılarının ,uzmanlıklarının ve öğrenci kontenjanlarının farklı olduğu bölümlerinde mühendislik eğitimi görmekteler. Bazı bölümlerimizde laboratuar olanaklarının olmadığı, yeterli sayıda mikroskop ve pusulanın bulunmadığı, araziye çıkma olanaklarının hiç olmadığı, stajların ikinci plana itildiği teknik gezilerin olmadığı odamızın yaptığı araştırmadan bilinmektedir..

Bu olumsuzluklarla mezun olarak hayata atılan gençlerimizi bekleyen en büyük ve en ürkütücü sorun bütün dünyada artarak gelişen işsizliktir. İş bulamayan veya mesleği ile uzaktan yakından ilgisi olmayan alanlarda düşük ücretlerle çalışma zorunda kalan meslektaşlarımızın sayısı binlerle ifade edilirken yeni jeoloji bölümü açılması gençlerin yaşamlarının en verimli çağında oyalanmasından ve umutlarının sömürülmesinden başka bir anlama gelmemektedir. Diğer yandan çok eşitsiz olanaklara sahip üniversitelerden mezun olan gençler, iş fırsatı açısından da büyük bir adaletsizlikle karşı karşıya kalmaktadır. Daha da vahimi eğitim kalitesindeki genel düşüklük jeoloji hizmetlerinin kalitesini de düşürmektedir. Bir deprem ülkesi olan ülkemizde güvenli, kentleşme , ulaşım, yapılaşma ve sanayileşme alanlarında yaşamsal alt yapı sorumlulukları üstlenen meslektaşlarımızın yeterli donanıma sahip olmamaları mal ve can güvenliği toplumsal yarar açısından büyük kayıplara yol açacak potansiyeller içermektedir.

Ülke gereksinimlerine ve planlamaya ve istihdamla ilişkilendirilmeyen eğitim politikalarının tahripkar sonuçları Hizmet Ticareti  Genel Anlaşmasının ( GATS) uygulanmasıyla daha da derinleşecektir. Meslek alanımızda yaşanan işsizlik artacak, meslektaşlarımız yabancı şirketlerin taşeronu yada düşük ücretli mühendisi olarak çalışmak zorunda kalacaklardır. Üniversitelerimizin büyük bir kısmı bu acımasız rekabetle baş edecek donanımda mühendis yetiştirecek birikim ve olanaklardan yoksundur. Kaldı ki son 20 yılda yapılan yasal düzenlemelerle büyük bir Pazar olan ulus ötesi şirketlerin talanına açılacak olan ülkemizde ulusal ve toplumsal çıkarları değil ” küreselleşme “söylemiyle dünyanın egemenlerine eklemlenmeyi gözeten bir siyasal iradenin bu kadere karşı çıkma gibi bir derdi olmayacağı açıktır.

Sevgili Öğrenciler,

Elbette bu kuşatılmışlığın, bu ablukanın dağıtılmasında, aklı bilimi toplumsal çıkarı gözeten işsizliği, yoksulluğu, kader olarak görmeyen yurtsever demokrat bilim insanlarına  ve mühendislerle onların meslek örgütlerine önemli görevler düşmektedir.  Jeoloji mühendisleri odası bu görev ve sorumluluğun bilincindedir. Dünyada sanayi devrimi tetikleyen olayların başında  bilim ve teknikte ki gelişmeler gelmekte,  fizik kimya biyoloji matematik gibi 5 temel bilimden biri olan jeoloji ve uygulaması olan jeoloji mühendisliğinin sanayi devriminin gerçekleşmesindeki payı ise yadsınmaz bir gerçekliktir. Bu gerçekliğe karşın ülkemiz gibi dışa bağımlı politikalarla günü kurtaran bir anlayışın egemen olduğu sanayileşememiş ülkelerin temel sorunu ise, aklı bilimi ve felsefeyi dışlayan , hurafe ve dogmanın etkin olduğu, akli değil nakli bilginin geliştirildiği, eğitim politikalardır. İşte bu politikalardır ki 12 eylülden sonra liselerde jeoloji ve felsefe dersini kaldırmıştır. İşte bu politikalardır ki bir doğa olayı olan depremi “takdiri ilahi “olarak topluma sunmuştur. Bu politikalar sonucu  5 büyüklüğünde bir depremde bile yüzlerce insanımızı kaybetmemiz. Bu politikalar sonucudur ki, madencilikten enerji sektörüne, ulaşımdan yerleşime, içme ve yeraltı sularından su politikalarının oluşturulmasına, büyük mühendislik projelerinden,  doğal çevre ve çevrenin korunmasına, Küresel ısınmaya, insan sağlığı ve güvenliğine  kadar geniş bir uygulama alanı bulan jeoloji Mühendislerinin işsiz kalması.

Değerli Öğrenciler,

Son olarak, Mühendisliğe adım attıktan sonra, böylesi bir olumsuz tabloyla karşılaşmak elbette sizin iradeniz dışında gelişen bir durumdur. Ancak bu onurlu mesleği uygulayacak olanlar olarak, şunu unutmayalım, mesleğimiz insan doğa ilişkisini düzenleyen en önemli meslektir. Bu mesleği uygularken mutlu olacaksınız, öyle ki bilim ve felsefeyle iç içe olan mesleğimizi uygularken salt doğayı anlama yorumlama ile kalmayacak onu değiştirme eylemini de gerçekleştireceksiniz. İnsanların yaşam alanlarının seçiminden yer altı kaynaklarını arayıp bulan , insan sağlığından içtikleri suya kadar her alanda topluma hizmet etmenin onurunu yaşayacaksınız. Unutulmaması gereken ise bilimimizi ve mühendisliğimizi kim için ne için kullanacağımızdır. Elbette mühendisliğimiz sorumluluğumuz toplumun refahı erinci ve gönenci için olacak, bilimi ve tekniği halkla toplumla buluşturmak  olacak, ama mühendis kimliğimizden  önce insan olduğumuzu ve insani sorumluluklarımız gereği, biraz önce saydığım olumsuz koşulları değiştirmeyi, insanca yaşayacağımız bir ülke mücadelesi de  vermeyi gerektirmektedir.

Sözlerimi bitirirken, bu kurultayın ülkemize mesleğimize önemli katkılar yapacağını, buradan üretilen görüşlerin 26 kasımda yapılacak TMMOB öğrenci üye  kurultayına da ışık tutacağını, ve odamızın da kurultay sonuçlarının yaşama geçmesinde gereken hassasiyeti göstereceğini ve bunların takipcisi olacağını belirterek kurultay düzenleme ve yürütme kuruluna, kurultaya tebliğ hazırlayan öğrencilerimiz ile ülkemizin değişik üniversitelerinden kurultaya katılan siz değerli öğrencilerimize sonsuz teşekkür ediyor, biber gazının olmadığı, gaz bombasının sis bombasının copların olmadığı bu özgür platformun size ait olduğunu ve doya doya kullanmanızı in olduğun dileyerek sözlerime Murathan Mungan’ın dizeleriyle sizlere veda ediyorum.. “ne geçmiş tükendi ne yarınlar

hayat yeniler bizleri

geçsede yolumuz bozkırlardan

denizlere çıkar sokaklar….

hepinize saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum.

 

İsmet CENGİZ

Okunma Sayısı: 3190
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası